17 Kasım 2013 Pazar

şahsi duruşun gölgesi

"İntihar etmeyip yaşıyorsak, anlamın büyüklüğünden değil, hayatın içine düşmüş olmaktan, muzır bir merak ile ıstıraplı bir inadın götüreceği yeri görme isteğinden; bir de, üstüne üstlük, şahsi duruşun gölgesinin topluma bir lanet olarak düşmesini diliyor olmaktan başka bir anlamı yoktur her güne yeniden başlamanın."  
Işık Ergüden
 
 

"teenager"

"Teenager", bir tüketicinin ilk kırışıklıklarını taşır yüzünde. Onu altmış yaşındaki bir insandan ayıran çok az şey vardır. Büyük bir hızla tüketir ve kendisini sahteliğe kaptırdığı oranda erkenden yaşlanır. Eğer kendisine gelmesi uzun sürerse, geçmiş ona kapılarını kapatacaktır. Yeniden yapmak amacıyla bile olsa, eski yaptıklarına dönmek için yeni bir fırsat daha yakalayamayacaktır. Onu, dün birlikte oynadığı çocuktan ayıran öyle çok şey var ki! Gösteri toplumunda, bir imaj karşılığında çocukluğun şiirinden, özgürlüğünden ve öznel zenginliğinden isteyerek vazgeçmiş, piyasanın değersiz alanına balıklama dalmıştır. Ancak, o ve onun gibiler bir an durup düşünür ve bu karabasandan çarpışarak kurtulmaya çalışırlarsa, düzenin kuvvetleri gerçekten korkutucu bir rakiple -çocukluğunu savunmak için bunak teknokrasinin en korkunç silahlarını, bunları icat edenlere çevirebilecek güce sahip bir rakiple- yüz yüze kalabilirler.
Raoul Vaneigem,Gündelik Hayatta Devrim, 1996, Ayrıntı Yayınevi. 

15 Kasım 2013 Cuma

cesaret

"yaşamak, ayakta kalmak; bu küçük bir zaferdir. capcanlı kalmak; vedalaşmalar ve cinayetlere rağmen neşeli olabilmek... sonunda acıya alıştık. ve neşe elemden daha fazla cesaret gerektiriyor"
eduardo galeano


13 Kasım 2013 Çarşamba

sevgisi kendine nefretiydi

"Oysa İbrahim, hepsinden büyüktü. Kudreti nedeniyle büyüktü; kudretinin kaynağı güçsüzlüğüydü. Bilgeliği nedeniyle büyüktü; bilgeliğinin sırrı akılsızlığıydı. Umudu nedeniyle büyüktü; umudunun biçimi delilikti. Sevgisi nedeniyle büyüktü; sevgisi kendine nefretiydi."

Søren Kierkegaard / Enki Bilal


kuşkulan da, sok parmağını tomas

yaralarım benden önce de vardı… ben onları bedenimde taşımak için doğmuşum…

caravaggio / joe bosquet

shevek usul usul acı çekiyor...






"acı çekmek bir yanlış anlamadır... hiçbir toplum varolmanın doğasını değiştiremez. acı çekmeyi önleyemeyiz. şu acıyı, bu acıyı dindirebiliriz, ama Acı'yı dindiremeyiz. bir toplum ancak toplumsal acıyı -gereksiz acıyı- dindirebilir. gerisi kalır. kök, gerçek olan... gerçekliğin, rahatlık ve mutlulukta görmediğim, acıda gördüğüm gerçeğin, acının gerçekliğinin acı olmadığına inanıyorum. eğer içinden geçebilirsen. eğer sonuna kadar ona dayanabilirsen." 
Mülksüzler, Ursula K. Le Guin

bozkır kurdunun ıstırabı



"... bir hayvanı incele bakalım; bir kediyi, bir köpeği, bir kuşu ya da hatta hayvanat bahçesindeki güzel, büyük hayvanlardan birini, bir gümüş aslanı, ya da bir zürafayı! o zaman görürsün ki hepsi gerçektir, bir tek hayvanda bile tutukluk yoktur, ya da ne yapması, nasıl davranması gerektiğini bilmiyor değildir. yüzüne gülmek istemezler, seni etkilemek istemezler. tiyatro bilmez onlar. oldukları gibidirler; taşlar, çiçekler veya gökteki yıldızlar gibi... çok kez hayvanlar acılıdır... ve eğer bir insan diş ağrısı çektiğinden ya da para kaybettiğinden dolayı değil de günün birinde bir saat için her şeyin, tüm yaşamın nasıl olduğunu hissetmesi nedeniyle çok acılıysa o zaman gerçekten acılıdır; o zaman daima azıcık bir hayvana benzer görünür, o zaman acılı görünür; ama başka zamanlardakinden daha gerçek, daha güzel..." 
bozkır kurdu, herman hesse


umur



her şeyi umursayan bir akılsız olarak sorarım, "umursamamak" nedir ki? neyi umursamıyorsunuz, bir sorun kendinize! umursamadıklarınız, cehenneminizdir sizin! ben her şeyi umursuyorum, cennet de benim, cehennem de.
l.k. / enki bilal


6 Kasım 2013 Çarşamba

Sömürgecinin Öğrenci Evlerinde Gördüğü Yeni Hayat / Evren Barış Yavuz


“Eğer bir kişi, bir politik parti, bir ordu veya bir düşünce okulu düşman tarafından saldırıya uğramıyorsa, bu durum açıkça düşmanın seviyesine inmiş olduğumuz anlamına geleceği için, bunun kötü olduğunu düşünüyorum. Düşman tarafından saldırıya uğramak iyidir, çünkü düşmanla aramızda net bir sınır çizgisi çizmiş olduğumuzu kanıtlar. Düşmanın bize çılgınca saldırması ve bizi karalaması en iyisidir; bu, düşmanla aramıza net bir sınır çizgisi çizdiğimizi ve aynı zamanda görevimizde bir hayli başarıya ulaştığımızı kanıtlar.” [Mao Ze-Dung 1939]

Topraklarımızda bir ‘iç’ savaş sürüyor. Hali hazırda süren diğer iç savaşları dikine ve bazen de yatay biçimde kesen bir savaş alanı halinde hayat… Hayatta karşılık bulan mücadele iktidarla münakaşa halindeki kesimleri de içine alan bir su terazidir. O terazide bulunan hemzeminlik, hayatın içinde aranan hayatı da bize verecektir.

Hayat içinde bir savaşın enerjisiyle birikiyor. Özgürlük denenmemiş bir hayat olarak duruyor savaşın orta yerinde.

Sömürgecilik geçmişin köle zincirlerini bugünün metropol insanına sıkıca dolarken, yeni bir sömürge olarak ‘insan’dan söz etmenin vakitlerindeyiz.

Dünyanın kapitalist aklı sömürgelerinden çekilip yeni bir bağımlı ilişkiyi kurarken, insanı sömürge haline getirecek bağımlılığı da bulmuştu. Bu bağımlılık tahakkümdür.

‘İnsan insanın sömürgesidir’ hizasına bu yoldan yürüdük. Tahakkümün ona maruz kalanlarca yayıldığı asrın sömürgeciliği derinleşti, insanlaştı. Hiçleştirdi.

Şimdi insanlığın Fanon kuşağı açmış tarihi ve coğrafi atlasları vuruyor kalbine canavarın.

Hayatın direnişi burada başlıyor işte. Bedenin, hünerin, emeğin ve duygunun sömürgecinin tırnak aralarında kasıldığı anda…

İktidar katliam kesitlerine yerleştirdiği bedensel taarruzlarla Roboski’de ‘kürtaj’, Reyhanlı’da ‘alkol’, Gezi’de ‘evler’ başlıklarını açarak, hem kitle kurgusuna söylem taşıyor.  Gezi’nin açtığı büyük Anti Faşist parantezin vuruş gücünü atlatmak için kendi ‘muhafazakâr’ kodlarına sarılıyor.

İktidarın öğrenci evlerine karşı duyduğu öfke bir aşağılık kompleksinin de dışa vurumudur. Orada görülen gizem bir çağın oryantalist bakışını da yeniden üretiyor. Sömürgeci, öğrenci evine ‘arzu’ duyuyor. Öfkeli arzuyla onu dağıtmak, onu muhafazakârlıkla yarmak istiyor.

Sömürgeci iktidarların ‘dayanışma’ biçimlerinde gördükleri tehlike de buradadır.  Öğrenci evi bir dayanışma biçimidir. Bir okuldur.

On yıllar boyunca baskıcı eğitim sistemleri, asimilasyon, cinsel ve sosyal ehlileştirme politikalarına rağmen bu topraklarda özgürlük mücadelesinin kök bulabilmesi öğrenci evlerinin toprağına borçludur.

Dinsel baskıcılığın, milliyetçi histerinin kırıldığı yerler yine öğrenci evleridir. Ekmeğin, kitabın ve öykünün değiş tokuş edildiği bu evlerin mayaladığı şeydir isyan… Yaşamında ilk kez Kürtleri bu evlerde gören genç kadınların, Alevilerin Hızır’ın burada duyan Kürt’ün, Türkmen türküsüyle, Nusayri ezgisinin birbirine dokunduğu yer burasıdır. Öğrenci evleri Anti Faşist odaklardır.

Bu evlerin poetikası ve politikası dayanışmayla güçlenir, Paylaşım, ortak iş yapma, hüznün ve kederin ortaklaşalığı yine bu evlerde karşılık bulur. Aşk burada, dostluk burada ve yoldaşlık da…

Birer dayanışma odağı olan bu evlerin küçük ekonomileri sömürgeciliğe direniş için insanı güçlendirir. İnsanın güçlenmesi ise sömürgeciliği dağıtır, sömürgeci politikayı yarar.

İktidarın bu düzeyde bir biçimde saldırması iyidir.

Bu saldırının kadın bedeninden sekip yine kadının evine girmesi ise başlı başına özel bir alandır. Bu hayatın direndiği büyük barikattır. Kadın bedeninde kurulan barikat tüm sömürgeci ilişkilere direnişin vuruş gücünü oluşturmaktadır.

İktidarın bu düzeyde bir biçimde saldırması iyidir.

Bu saldırının aileleri kesecek biçimde derinleşmesiyle toplumsalın içine saklanan paralel iktidarları da açığa vurur. İktidarın söylemi sadece Adalet ve Kalkınma Partili ailelere değil; Sol, Sosyalist, Alevi, Kürt Yurtseveri ailelere de dolaysız imalar yollamaktadır.  Bu yanıyla kadın bedeni üzerinden kutsal aileye yönelik amansız eleştiri de karşılık bulur. Direnişin açtığı parantez kutsal ailemizi de iç savaşın içinde temize çekecek olanakları verecektir bize.

İktidarın bu düzeyde bir biçimde saldırması iyidir.

Bu saldırı topraklarımızın Anti Faşist mecrasının da başlıklarını açmıştır. Faşizmin karşılık bulduğu tüm tahakküm ilişkilerinin; kadında erkeğin, heteroseksüelde LGBTİ’nin, Türk’te Ermeni’nin, Sunni’de Alevi’nin… Şey’de şey’in! Anti Faşizm bu yanıyla direnişin yeni başlığı ve dayanışma ile güçlenecek ana hattıdır.

Canavarın sömürgesi olmaya, canavarın uzantısı olanın tahakküm nesnesi olmaya ‘hayır’ demek ise burada başlar. İktidarın uyguladığı otoritenin bıraktığı sızıyı dayanışma siler, direniş onarır, mücadele sızısızlaştırır.

Öğrenci evleri iktidarın korkusudur. Saldırısı korkusunun, o evlerde kök bulan yeni hayata dair duyduğu endişenin açık ifadesidir.
Aşktan korkan iktidarı aşk alaşağı edecektir. Aşk, ahir zamanın yeni sözleşmesidir.

Hayatın direnişi sürüyor.

http://fraksiyon.org/somurgecinin-ogrenci-evlerinde-gordugu-yeni-hayat/